Bundan yıllar önce, insanın neye ihtiyaç duyduğu sorusuna cevap arayan Abraham Maslow, İhtiyaçlar Hiyerarşisi’ni ortaya koymuştur. Bir piramit gibi tasarladığı bu modelde Maslow, piramidin en altına nefes alma, yeme, içme, boşaltım, uyku, cinsellik gibi fiziksel ihtiyaçları yerleştirmiştir. Bir üst basamakta ise güvenlik ihtiyacı yer alır. Güvenlik ihtiyacı, insanların fiziksel ve psikolojik olarak kendilerini tehditlerden uzak, huzurlu ve korunmuş hissetme gereksinimidir. Peki, güvenlik ihtiyacı neleri kapsar? Can ve mal güvenliği, ekonomik istikrar, sağlık güvencesi ve adil bir düzen güvenlik ihtiyacının en önemli örnekleridir. Yani, yaşadığım yer ya da iş ortamım can güvenliğim için uygun mu? Ailem, malım mülküm yaşadığım toplumda güvende mi? Adalet sistemi ve toplumsal kurallar beni, ailemi, sahip olduklarımı koruyabiliyor mu? Fiziksel ihtiyaçlar ve güvenlik ihtiyacını Maslow insanın temel ihtiyaçları olarak sınıflandırır. Bu modele göre, ancak fiziksel ihtiyaçları karşılanan bir birey bir sonraki basamaktaki güvenlik ihtiyacının peşine düşebilir. Yani, eğer bir insan açsa, bu insan “Yaşadığım yer güvenli mi? Çalıştığım koşullar iş güvenliğine uygun mu?” gibi sorular soramaz. Çünkü önceliği bu değildir. Ancak fiziksel ihtiyaçlarını karşılayan biri bu soruları sorabilir. Güvenlik ihtiyaçları basamağının bir üst basamağında ise sosyal ihtiyaçlar basamağı yer alır. Burada kişi ilişkili olma ihtiyacını karşılayacak şekilde arkadaşlıklar kurma, aşık olma, hissettiği bu yakınlık ve ilişkide olma haliyle bir aile kurma gibi eylemleri gerçekleştirerek sosyal ihtiyaçlarını karşılar. Takip eden ihtiyaçlar ise sırasıyla saygınlık (hem kendine saygı gösterme hem başkalarından saygı görme) ihtiyacı ve kendini gerçekleştirme ihtiyacıdır. Bu yazımızda ikinci basamakta yer alan güvenlik ihtiyacını biraz daha yakından ele alacağız.
Güvenlik Algısı
Resmiyette kişinin can ve mal güvenliğinin sağlanması için her şey kurallara uygun görünüyor olabilir. Ancak kişinin güvenlik algısı çok daha farklı olabilir. Yani, resmiyette görünen kuralların ve kanunların ötesinde, bireyin içinde bulunduğu bağlamı, çevresel koşulları ve deneyimledikleriyle şekillenen güvenlik algısı aslında hiç de güvende olmadığını söylüyor olabilir. Peki, güvenlik algısını etkileyen faktörler neler olabilir? Yaşanan toplumsal travmalar, savaş ve ekonomik krizler bu etkenlerdendir. Ayrıca, ülkede birilerinin güvenliğini tehdit eden kişi ya da kişiler için kanunlar uygulanmıyorsa, suçlular cezalandırılmıyor, aksine kurbanlar suçlu bulunuyorsa bu durum da güvenlik algısını olumsuz etkileyecektir. Ayrıca, kişi ayrımcılığa maruz kalıyorsa, başarıları göz ardı ediliyor, hak ettiği şekilde ödüllendirilmiyorsa bu da yine adaletsizliği pekiştirip kişinin güvenlik algısını zedeleyecektir.
Güvenlik İhtiyacımız Karşılanmazsa Ne Olur?
Kişisel gelişimimizi ancak temel ihtiyaçlarımız karşılandığında, sağlıklı ilişkiler kurarak ve kendimizi gerçekleştirecek olgunluğa ulaşarak sürdürebiliriz. Peki ya karşılayamazsak? Kendimizi güvende hissetmediğimizde neler olur? Öncelikle kaygı ve stres yaşamımızı önemli ölçüde etkiler hale gelir. Kendimizi güvende hissetmediğimiz için sürekli tetikte olma ihtiyacı hissederiz. Sürekli tetikte olmak ne yazık ki hem psikolojik hem fizyolojik sağlığımızı olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir. Depresyon, kaygı, bedensel yakınmalar, strese bağlı kardiyolojik sorunlar, otoimmün hastalıkların görülme olasılığı artabilir. Bunun yanında, adil olmayan bir dünyada insanlar emeklerinin karşılığını alamayacaklarını, hatta hiç hak etmeyen kişilerin hak etmeden ödüllendirileceklerini düşündüklerinden motivasyonlarını kaybedip çabalamaktan vazgeçebilirler. Güvenlik ihtiyacından sonraki basamağın sosyal ihtiyaçlara, yani ilişkili olma, sevilme ihtiyacına karşılık geldiği düşünüldüğünde güvensiz hisseden kişilerin başkalarıyla ilişkilerinde de problem yaşaması olasıdır. Birilerine güvenmekte zorluk yaşayan kişiler, arkadaşlık ilişkileri ve romantik ilişkilerden kaçınabilecekleri için bu güvensizlik algısı onları yalnızlığa itebilir. Türk Dil Kurumu’nun 2024 yılının kelimesini “kalabalık yalnızlık” olarak açıkladığını da burada hatırlamak yararlı olabilir. Toplum genelinde oluşabilecek güvensizlik kültürü, bireylerin dayanışma ve iş birliği içinde hareket etmesini zorlaştırabilir.
Ne Yapabiliriz?
Güvenlik algımızı etkileyen etmenleri tanımak iyi bir başlangıç olabilir. Bu etmenlere uygun baş etme stratejileri geliştirmek olumsuz etkileri en aza indirmekte yararlı olabilir. Kendinizi güvende hissetmediğiniz ortamlardan uzaklaşmak ya da mümkünse bu ortamlarda güvensiz hissetmenize sebep olan koşulları değiştirmeye çalışmak, belki sınır çizmeyi öğrenmek de yine önemli adımlar olabilir. Adaletsizlikle mücadele eden organizasyonlara destek vererek ya da toplumsal farkındalık yaratmak için harekete geçerek, liyakate dayalı bir yapı oluşturmak için toplumsal baskı mekanizmalarını harekete geçirerek güvenlik algısına katkıda bulunabilirsiniz. Aynı problemleri yaşayan ve güvenlik eksikliği hisseden insanlar ile birlikteliği ve teması artırarak hem duygusal destek almak ve vermek hem de birlikte harekete geçmek baş etmek için önemli adımlar olacaktır.
Güvenlik algısı, yalnızca fiziksel bir ihtiyaç değil aynı zamanda psikolojik bir gerekliliktir. Bu nedenle, güvenli bir ortamın inşası, hem bireylerin hem toplumun gelişimi için vazgeçilmezdir.
Psikolog Dr. Emine İnan – Ankara