Başkalarından destek alarak da duygularınızı düzenleyebileceğinizi biliyor muydunuz? Geçen haftaki yazımızda duygulardan, işlevlerinden ve nasıl düzenlenebileceğinden söz etmiştik. Bu hafta da başkalarıyla olan ilişkilerimizden duygu düzenleme süreçlerinde nasıl yararlanabileceğimizi anlatacağız.
Bazen kendimizi kötü hissettiğimizde duygularımızı paylaşmasak da yanımızda birilerinin varlığını hissetmek ya da hayal etmek bile farkında olmadan duygularımızı düzenlememize yardımcı olur. Ancak bugün söz edeceğimiz kişilerarası duygu düzenleme süreci bundan çok daha bilinçli ilerleyen bir süreçtir. Bazen kendimizi kötü hissettiğimizde biz yakınlarımızdan bu süreçte destek isteyebiliriz. Bazen de onlar bizim ne kadar kötü göründüğümüzü fark edip kendileri destek teklif edebilirler. Tabii ki kişilerarası duygu düzenleme süreci yalnızca hoşa gitmeyen duyguların düzenlenmesi süreçlerinde kullanılmıyor. Bazen de hoşumuza giden duyguların yoğunluğunu artırmak için bu duyguları sevdiklerimizle paylaşıp duygumuzu düzenleyebiliyoruz. Kısaca, duygularımızın başkaları tarafından düzenlendiği durumlar için kişilerarası duygu düzenleme ifadesi kullanılmaktadır.
Aslında kişilerarası duygu düzenleme ile daha küçük birer çocukken tanışıyoruz. Oyuncağımız elimizden alındığında ya da düştüğümüzde ağlarken, şanslıysak, bir kucaklamayla sakinleştirilmeye çalışıyoruz ya da birileri dikkatimizi başka şeylere çekerek bizi susturmaya çalışıyor. Bazılarımız da bu kadar şanslı olmayabiliyoruz ve ne yazık ki duygularımız yok sayılıp görmezden geliniyor. Bu şekilde sosyal ilişkiler içerisinde gelişmeye başlayan duygu düzenleme becerileri için yetişkinlik döneminde de sosyal ilişkiler oldukça önemlidir. Başkalarından duygularımızı düzenlemek için destek alırken dikkat etmemiz gereken bazı noktalar olduğu araştırmacılar tarafından vurgulanıyor. Peki diğerleri duygu düzenleme süreçlerimize nasıl dâhil oluyor ve bunun bize etkisi ne?
Yaşadığınız bir olayı eşinize veya yakın bir arkadaşınıza anlattınız. Bazen olayda sözü geçen diğer kişinin neden böyle yapmış olabileceği ya da sizin olaya nasıl daha farklı yaklaşabileceğiniz, bu olayda neden böyle hissetmiş olabileceğiniz hakkında bir diyalog geçer aranızda ve bu etkileşim sizin olayı yeniden değerlendirmenizi, dolayısıyla biraz daha iyi hissetmenizi sağlar. Ancak bazen de yakınınız “neden öyle söyledin, keşke öyle davranmasaydın” şeklinde tepkiler verebilir ve siz de bu şekilde ruminatif düşünmeye meyilliyseniz bu etkileşim sizin daha da kötü hissetmenize neden olacaktır. Bir diğer yöntemi anlatmak için kullanacağım ifadelerin size çok da yabancı gelmeyeceğini düşünüyorum. “Yahu seninki de dert mi? Buna mı üzülüyorsun? Millet nelerle uğraşıyor!” gibi ifadelerle halimize şükretmemiz gerektiği mesajı veren, aslında o kadar kötü olmadığımızı ama abarttığımızı hissettiren kişilerle karşılaşmışsınızdır. Kültürümüzde epey yaygın olan bu yaklaşım sonrası ne yazık ki bireyler kendilerini daha kötü hissederler. Duyguları ve yaşadıkları değersizleştirilmiş, kendileri abartmakla suçlanmış ve hiçbir şekilde anlaşılmamışlardır. Dolayısıyla bu, bizlere hiç de iyi gelmeyen bir yöntem. Bazen de sakinleştirilmek için başkalarının varlığına ihtiyaç duyarız. Kendimizi onların yanında daha sakin, huzurlu hissederiz. “Bir görsem, desteğini alsam, her şey yoluna girecek” diye düşünürüz. Bu da ne yazık ki uzun vadede bize çok iyi gelmeyen bir yöntem. Duygularımızı yoğun yaşarken diğerlerinin bizi sakinleştirmeleri bize iyi gelirken, onlarsız sakinleşemeyeceğimiz algısının yerleşmesi ve nasıl sakinleşeceğimiz konusunda onlardan yönlendirme almak bizi diğerlerine bağımlı hale getireceği için uzun vadede iyi sonuçlar vermeyen bir yöntem. “Başkaları bizim yerimizde olsalardı ne yaparlardı, nasıl başa çıkarlardı bu durumla” gibi sorular da sıklıkla aklımızdan geçiyor olabilir. Bu yaklaşım da hem yine bizi diğerlerine bağımlı hale getirebilir, hem de diğerlerinin kullanıyor olabileceği uyum bozucu baş etme yollarını (alkol, madde kullanımı gibi) kullanma olasılığımızı arttırabilir. Bu nedenle, yine uzun vadede bizim için kötü sonuçlar doğurabilecek bir yöntem olabilir. Son olarak güzel bir haber aldığınız, bir başarı elde ettiğiniz ve keyfinizin yerinde olduğu zamanları düşünün. Genellikle böyle durumlarda yakınlarımızı haberdar edip mutluluğumuzu onlarla paylaşarak artırma eğiliminde oluruz. Bu genellikle bize kendimizi daha iyi hissettiren bir yöntemdir, tabii doğru kişilerle paylaştıysak!
Görüldüğü üzere kişilerarası duygu düzenleme süreçleri çok dikkatli olunması gereken süreçlerdir. Eğer birey sürekli olarak duygularını düzenlemek için başkalarına bağımlı olduğunu hissediyorsa, bu durum onun duygu düzenleme becerisine dair algısına, benlik saygısına ve benliğiyle ilgili inançlarına zarar verebilir. Buna bağlı olarak duygu düzenleme süreçlerinde güçlükler yaşayabilir ve psikolojik sağlığı olumsuz etkilenebilir. Ayrıca kişilerarası duygu düzenleme sürecinde sürekli olarak olayların nedenlerine ve sonuçlarına odaklanılması da fayda sağlamaktan çok kişinin psikolojik sorunlarının sürmesine neden olabilir. Bunun yerine duygulara odaklanmak daha iyi bir yol olacaktır. Ayrıca kişilerarası duygu düzenleme sürecinde bilişsel yöntemler (birlikte yeniden yapılandırma gibi) kullanıldığında duygusal iyileşme daha olasıdır. Yapılan araştırma sonuçları incelendiğinde insanların daha çok kendi otonomilerini destekleyen, daha az kontrolcü kişilerden destek almayı tercih ettikleri görülüyor. Bu da iyi oluşlarını olumlu yönde etkiliyor.
Sonuç olarak tabii ki sosyal birer varlık olarak birileriyle bağımız olduğunu hatırlamak ve bir yere ait hissetmek bize iyi gelse de desteğe ihtiyacımız olduğunda kimden, nasıl destek alacağımız konusunda da söz sahibi olmamız gerekiyor. Bize iyi gelmeyen yaklaşımlara birer sınır çekmek, duygularımızı bilişsel olarak işlemleyebileceğimiz, mutluluğumuzu paylaştığımızda bizimle birlikte mutlu olabilecek kişilerle duygularımızı paylaşmak kontrolün bizde olduğunu hissettireceğinden uzun vadede bize iyi gelecektir.