Benlik

Yaşamımızın belli dönemlerinde birçoğumuz bu soruları kendimize sorabiliriz. “Ben gerçekten mühendis/doktor mu olmak istiyordum, yoksa ailem istediği için mi bunu seçtim?”, “Ben gerçekten insanları memnun etmeyi bu kadar seviyor muyum, yoksa böyle olmam gerektiğine inandırıldığım için mi böyleyim?” gibi sorular hepimizin gündeminde olabilir. Peki, bu soruların cevabını bulabilmek mümkün mü? Bazen evet, bazen hayır. Ancak bu sorgulama, kendimizi daha iyi tanımanın ve özümüzü keşfetmenin ilk adımıdır.

Benlik kavramı çok uzun yıllardır psikolojinin gündeminde olmuştur. Benlik, kişinin kendisiyle ilgili deneyimleri, algıları, düşünceleri, duyguları ve davranışlarını düzenleme çabalarıyla ilgilidir. Teorisyenler benlik kavramının farklı türleri olduğunu öne sürmüşlerdir. Bunlardan en bilinenler gerçek benlik, ideal benlik, zaruri benlik ve istenmeyen benliktir. Gerçek benlik bireyin şu anda kendisini tanımlaması istendiğinde ifade ettiği özellikleridir. Örneğin, “Ben güvenilir biriyim”, “Ben tembelim”, “Ben sosyalleşmeyi çok seven biriyim.” şeklinde cümleler kurduğumuzda gerçek benlik özelliklerimizden bahsederiz.

İdeal benlik ise olmak istediğimiz ve ulaşmak istediğimiz özellikleri içerir. “Başarılı olmak istiyorum.”, “Çalışkan olmak istiyorum.”, “Hobileri olan biri olmak istiyorum.” dediğimizde ideallerimizden bahsederiz. İdeallerimize koyduğumuz özellikler ile gerçek benliğimiz arasında bir miktar fark olması bizi motive edecek ve kendimizi geliştirmek ve gerçekleştirmek yönünde ilerletecektir. Ancak, aradaki fark çok fazla ise bu durum, bireyin kendisini eksik, başarısız ve kaygılı hissetmesine sebep olabilir. Ben aslında mizaç olarak içe dönük biri isem ancak “çok” dışa dönük biri olmayı arzuluyorsam, bu beni kamçılamaktan çok “eksik” hissettirecektir. Bu nedenle, kendimizi tanımak, özümüzün farkında olmak son derece kıymetlidir. Yine daha sosyal olmayı, daha dışa dönük olmayı arzulayabilir ve değişim için çabalayabiliriz ancak kendimizin farkında olarak ve kendimizi kabul ederek.

Zaruri benlik (ought self) ise bireyin sahip olması gerektiğine inandığı özellikleri temsil eder. Görev ve sorumluluklar bu kısma girmektedir. “Başarılı olmak”, “Çalışkan olmak” gibi özellikler zaruri benlik özellikleri olarak ele alınabilir. Aynı özellikler ideal benlik özelliği olarak da benliğimizde olabilir. Ben başarılı olmak istiyorsam, bu ideal benliğimin; başarılı olmak zorunda hissediyorsam zaruri benliğimin bir özelliği olacaktır. Son olarak da istenmeyen benlik kavramı yaşamımızda önemli bir yer tutmaktadır. İstenmeyen benlik, sahip olmayı istemediğimiz özelliklerimizi ifade eder. Örneğin “Bencil olmamalıyım”, “Tembel olmamalıyım.”, “Hiç hata yapmamalıyım.” gibi ifadeler istenmeyen benlik özelliklerine örnek olabilir.

Tüm bu benlik kavramları, benliğimiz için bir rehber görevi oluşturur ve bütüncül bir şekilde bizi biz yapar. İdeal benlikte bahsedildiği gibi, zaruri benlik ve istenmeyen benlikte de istemediklerimize ne kadar uzakta, istediklerimize ne kadar yakında isek o kadar mutlu, o kadar huzurlu hissederiz. Benlik farklılıkları teorisi, insanların benlikleri ile benlik rehberleri arasında bir dengeye ulaşabilmek için motive olduklarını söyler. Yani,  bireylerin gerçek benlik özellikleri ve ideal, zaruri ve istenmeyen benlik özellikleri arasında bir dengeye ulaştığında huzurlu ve mutlu olacağını, arada büyük farklar var ise mutsuz, hayal kırıklığı yaşayan, kaygılı, endişeli olmalarının muhtemel olduğunu öne sürer.

Ancak, diyelim ki ben başarılı olmayı arzulayan bir insanım. Bu benim ideallerimde olduğu için mi, yoksa zaruri bir şekilde mi buna ulaşmak istiyorum? Kendi otantik benliğimle mi, yoksa ailem hep başarılı olmam yönünde baskı yaptığı için mi başarılı olmayı arzuluyorum? Higgins, benlik farklılıkları teorisine başkalarının bakış açısını da ekleyerek bu soruların yanıtlarını aramıştır. Bireylerin hem kendi hem de başkaları açısından ideal, zaruri ve istenmeyen benlik özellikleri olduğunu savunmuş ve bunlara ulaşamamanın farklı duygulara neden olacağını öne sürmüştür. Örneğin, başarılı olmak benim kendim için koyduğum bir ideal benlik özelliği ise başarıya ulaşamadığımda hissedeceğim duygu hayal kırıklığı ve hüsran gibi duygular olacaktır, ancak başarılı olmak ailemin talepleri ve beklentileri doğrultusunda zaruri benliğimde ise başarıya ulaşamadığımda suçluluk, korku ya da kaygı gibi duygular yaşamam olasıdır. Bununla birlikte bireyin ulaşmak istediği özellikler kendi otantik benliği ile arzuladıkları ise bireyler genellikle bunlara ulaşmak için daha içten, istekle ve tutkuyla çabalarken, başkalarının üzerlerinde dayattığı özellikler ve hedeflere ulaşmaya çalışırken o kişi büyük ihtimalle yorulacak, tükenecek, o işi yapmak istemeyecek ve kaçınacaktır.

Peki, durum her zaman bu kadar kolay ayırt edilebilir mi? Ulaşmak istediğim bir hedef üzerine çalışırken mutlu isem bu kesinlikle kendi otantik benliğim ile ulaşmak istediğim bir özelliktir. Hedef üzerine çalışırken zorlanıyor ve kaygılanıyorsam “Kesinlikle başkaları istedi diye bunu yapıyorum” demek her zaman mümkün olmayabilir. Çünkü, bireylerin kimlikleri çevreleri ile etkileşimleri içerisinde oluşur. Sürekli gözlemleriz ve öğreniriz. Bu noktada hem bireyin mizacı, hem ailesinde gözlemlediği olumlu ve olumsuz özellikler, hem de ailenin bireye açıkça öğretmek istediği değerler, düşünceler ve özellikler bireyin kişiliğinde yer edecektir. Bunların bazıları uyumlu bir şekilde bireyin benliği ile bir potada eriyerek bütünleşirken bazıları olduğu gibi içe atılacak, bireyin otantik benliği için uyumsuz olsa da kişilikte yer edinecektir. Daha açık ifade etmek gerekirse hangi özelliklerimiz, istek ve arzularımız tamamen otantik benliğimizden, hangileri çevremizdekilerin istek ve dayatmalarından kaynaklı bunu ayırt etmek her zaman kolay olmayacaktır.

Peki, ne yapabiliriz? Kendimize “Bu gerçekten ben miyim?” sorusunu soruyorsak eğer, bir yerlerde bizi rahatsız hissettiren bir şeyler olduğu aşikârdır. Öncelikli olarak, kendimizi tanımak ve farkındalığımızı artırmak için çaba sarf etmeliyiz. Bu süreçte, cevapları bulmanın çok kolay olmayabileceği, dengeyi sağlamanın ise zaman alabileceği unutulmamalıdır. Tüm bu sürecin zorluğu bir uzmanla çalışarak kolaylaştırılabilir. Süreç üzerinde kendimiz çalışıyorsak, “Ben hayatta en çok neye önem veriyorum?”, “Hangi durumlarda kendimi “gerçek” hissediyorum?”, “Beni en çok neler mutlu ediyor?” gibi soruların yanıtlarını bulmaya çalışmak kendini tanıma serüveni için iyi bir başlangıç olabilir. Bunları yalnızca düşünerek yapabileceğiniz gibi yazılar yazarak da yapabilirsiniz. Sorgulanan özellikler için “Bu özellik benim hangi ihtiyaçlarımı karşılıyor ya da karşılamama engel oluyor?”, “Bu özellik bana olumlu veya olumsuz neler yaşatıyor?” gibi sorgulamalar kendinizi tanımak için faydalı olacaktır. Kendini tanıma serüveni içerisinde çeşitli davranış deneyleri yapmak da faydalı olabilir. “O özellik olmadan davransam nasıl davranırdım?” şeklinde düşünerek denemeler yapabilir, ardından nasıl hissettiğimize, neler yaşadığımıza odaklanabiliriz. Hiçbir özelliğin tamamen kötü, hiç birinin tamamen iyi olmayabileceği, dengeyi bulmanın ise en huzurlu çözüm olabileceği akılda tutulabilir. Otantik benliğimizi keşfetmek, bizi daha huzurlu ve mutlu bir hayata yönlendirebilir. Bu yolculukta önemli olan, sabırlı olmak, kendimize şefkatle yaklaşmak, kendimizi tanımak ve içsel dengemizi sağlamaktır.

Benlik kavramı ve benlik farklılıkları ile ilgili daha fazla okuma yapmak isterseniz aşağıdaki bağlantıları tıklayarak yazarın konu ile ilgili çalışmalarına ulaşabilirsiniz.

Makale: https://link.springer.com/article/10.1007/s12144-020-00701-8

Tez: https://open.metu.edu.tr/handle/11511/25202

Psikolog Dr. Derya Gürcan Yıldırım